İstanbul - İzmir - İstanbul
Emre'nin nişanı vardı geçtiğimiz haftasonu. Berna İzmir'li olduğu için bize de yol gözüktü. Cuma gece yola çıktık Emre'nin arabasıyla. Barış ve ben önde, Emre ile Ozan da arkada. Gidiş kısmını pek hatırlamıyorum, çoğunlukla uyudum ya da uyumaya çalıştım çünkü.
Sabah İzmir'e vardık. Bornova öğretmenevine yerleştikten sonra birkaç saat uyuduk. Sonra yeme içme faslı başladı.
İlk değineceğim yer Cancan Birahanesi. Bornova'da, Küçük Park bölgesinde. Bizim aklımızda midye tava yiyip, bira içmek vardı. Sağa sola sorduk nerde yeriz diye. Birisi Cancan'ın mutfağı iyidir dedi. Tarif etti. Bulması zor olmadı. Ufak bir mekan. 5-10 masa var. Televizyonda at yarışı. Bildiğiniz birahane. Yerlerimize kurulduk. Karnımızda iyice aç. Ne var diye sorduk işletmeciye. Sucuk, kavurma ve balık var dedi. Balık da sadece Sardalya. Şaşırdık tabi. Ama karnımızda aç. İstemeye istemeye söyledik yemekleri. Barış sucuk istedi. Ben kavurma, Ozan da balık. Keyfimiz kaçmıştı. Ta ki sucuk gelene kadar.
Hani çay soğumasın diye yapılmış şeyler vardır. Ortasında hafif bir ateş yanar. Çaydanlığı taşıyacak şekilde. Onun gibi bir şeyin üstünde bakır tavada sucuklar geldi. Daha tam pişmemiş. Kafana göre çeviriyorsun. Yanında da bir tabak sucuk daha. Kendin pişir kendin ye hesabı. Barış'ın yüzü gülmeye başladı hemen.
Benim kavurma, kuzu eti ve mantardan yapılmıştı. Oldukça lezetliydi. Üstünde gelen lavaşlarla hemen götürdüm. Ozan'ın balığının tadına bakmadım ama onun da yüzü gülüyordu.
Kısacası Bornova'daki Cancan birahanesi uğrayıp bişeyler atıştırıp içmek için mükemmel bir yer. Yolum düşerse tekrar gideceğim.
Karnımızı doyurunca geri döndük ve hazırlıklara başladık. Saçlar yapıldı, tıraşlar olundu ve Man in Black modeli arabaya atlayıp Berna'ların evine gittik. Nişan olması gerektiği gibiydi. Saat gece yarısını gösterdiğinde nişan evinden ayrıldık. Erkek tarafı olarak İzmir'de meşhur olan bir mekana gittik. Emre'nin Muzaffer ağabeyi götürdü bizi. Sağ olsun hesapları da karşıladı :) İki katlı bir mekan. İsmi Topçu. Buranın çöp şişi meşhurdur dediler. Sofra kuruldu. Herkese çöp şişler geldi. Bu mekanın nasıl ünlü olduğunu anlayamadım. Vasatın bile altında bir lezzet. Gebze'deki Duran Usta'nın yeri geldi aklıma. Bu kadar mı fark olur? Allah'tan hesabı ben ödemedim. Yine de verilen paraya acıdım.
Pazar sabahı - öğle mi demeliyim - kahvaltı yapma vakti geldi. İzmir'e gelmişken Alsancak sahile gitmemek olmaz dedik. Alsancak No. 266 isminde bir yere oturduk. Dışardaki brandada yazılı kahvaltı kulağa hoş geliyordu. Siparişleri verdik. Beklemeye başladık. Beklemeye devam ettik. Sonra biraz daha bekledik. Sonra yeter ulan deyip sorduk n'oldu bizim kahvaltılar diye. Neymiş? Bilgisayar sistemine yeni geçilmiş de sorun çıkmışmış. Yarım saat sonra kahvaltılarımız gelmişti. Ama bir sorunla. 5 kişiydik ve 4 çay gelmişti. 5. çayın gelmesi de bir yarım saati buldu :) Hesapta yapılan yanlışlıklara girersem sonu gelmeyecek. Kısacası batsın bu işletme diyorum.
Akşam üstü dönüş yoluna düştük. Emre Manisa'da köfte yedireyim size dedi. İzmir'den Manisa'ya giderken solda Kenan Evren Sanayi Sitesi var. Kapısından girince sol kanatta, ama biraz geriye düştüğü için tekrar sol yapmak gerekiyor. Kime sorsanız gösterir. Meşhur bir yermiş. Salaş bir mekan. Tabak yok. Kağıdın üstünde geliyor etler. Piyazı muhteşem. Etler gelmeden iki tabak götürdük netekim. Köfteler ve kuzu şiş de hiç fena değildi. Yol üstünde yemek yiyecek yer arayanlar için ideal. Tavsiye olunur.
Bir sonraki durağımız susurluktaki Yörsan tesisi. Hoş bir yer yapmışlar. Kaşarlı tostu güzel görünüyordu. Ama sol tarafta bulunan markete girilmesi şart. Çeşit çeşit peynirler. Fiyatları da uygun. Sevenlere.
Normalde yolumuzun üstü değildi ama Onur'u bırakmak için Bursa'nın içine girdik. Terminale gelmeden birkaç yüz metre önce Kafkas'ın mağazası var. Hemen daldık tabi. Ben kendimi tutamadım iki tane yedim. Allah'ım bu nasıl bir güzelliktir. Fiyatların daha makul olmasını beklerdim ama.
Bu yolculuktan çıkardığım, güzel tatların ufak tefek salaş yerlede bulunma olasılığının daha yüksek olduğu. Böyle yerleri keşfetmek lazım. Acaba internette bu hizmeti veren bir site var mı? Yoksa da yapalım.
Bu yazının son paragrafındaki "Güzel tatların ufak tefek salaş yerlede bulunma olasılığının daha yüksek olduğu. Böyle yerleri keşfetmek lazım"
cümlesine katkıda bulunmak isterim.
Eğer canınız bir anne mantısı çektiyse, Tuzla Merkez'de (sahil tarafı Filizler Köftecisinin paraleli)Hanımeli Mantı Restoranını tavsiye ederim. İş yerim Tuzla'da olduğundan buraya defalarca gitme şansını yakaladım.Mükemmel bir mantıyı (ve çiğböreği) makul bir fiyata yenilecek İstanbul'daki tek yer olduğunu iddia edebilirim..
Bilgilerinize...
Posted by
Adsız |
18 Ekim, 2007 15:24
hanımeli mantı ciğbörek tuzla sahilde
3951067
Posted by
özgür |
01 Ağustos, 2008 21:15